İkinci programın dinlenebilir hali.
Program_2 by Caz Sakinleri_2
Yeni bir yayın adresi bulana kadar tatildeyiz sevgili Caz ve Söz Sakinleri. Haberdar olmak için facebook sayfamıza katılabilirsiniz.
Archive for 2010-04-11
Murathan Mungan - Hayatı ve Seçme Şiirler
Hayatı:
Murathan Mungan 2l Nisan 1955'te Istanbul'da, Üsküdar Zeynep Kamil Hastanesi'nde doğdu.
Çocukluğu ve ilk gençlik yılları memleketi olan Mardin'de geçti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirip aynı bölümde "master"ını tamamladı.
Ankara'da Devlet Tiyatroları'nda altı yıl, Istanbul'da Şehir Tiyatroları'nda üç yıl "Dramaturg" olarak çalıştı. 1987'de günlük gazete olarak yayımlanan Söz gazetesinde,"Kültür-Sanat Sayfası" editörlüğü yaptı.
1988'ten beri serbest yazar olarak çalışmakta ve halen Istanbul'da yaşamaktadır.
1991'de Remzi Kitabevi'ne "Çilek" amblemli kırk kitaplık özel bir koleksiyon dizisi hazırlayarak bu diziyi yönetti. Mayıs 1996'dan başlayarak "Öküz" dergisinde parçalı bir yapı içinde kendi içinde çeşitli yazılarından oluşan sayfalar yaptı. Ocak 2002'den başlayarak "Milliyet" gazetesinin "Kültür sanat" ekinde gene kendi içinde parçalı bir yapı gösteren yazılardan oluşan "Hayat Atölyesi" başlığı altında tam sayfa hazırladı. Burada yayınlanan yazılardan yaptığı bir seçmeyi daha sonra Hayat Atölyesi kitabının aynı adı taşıyan bir bölümünde topladı.
Murathan Mungan'ın üniversite bitirme tezi sinema konusundadır: Türkiye Sinemasının İdeolojik ve Ekonomik Yapısı ve Yılmaz Güney Sineması. Master tezi ise, Aynı Malzemenin Üç Ayrı Türde Yazılması ve Yazarlık Tekniklerinin İncelenmesi başlığını taşır. Mungan bu çalışmasında, adını "Dört Kişilik Bahçe" koyduğu aynı malzemeyi, uzun öykü, film senaryosu ve radyo oyunu olarak üç kez yazar. Dil ve Yapı Özellikleri Açısından İki Kişilik Oyunlar ve Diyalogun Evrimi adlı doktora tezi, 12 Eylül sırasında doktorayı bırakmasıyla birlikte yarım kalmıştır.
Üniversite öğrenimi sırasında Mungan, her biri kitap hacminde olan Sofokles Tragedyalarına Bir Giriş Denemesi, Hegel'in Sanat Felsefesi, Tiyatro Etkinliklerinin Basındaki Yansımaları başlıklı "dönem bitirme" çalışmaları yapmıştır.
Mungan, çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler, öyküler, metinler, deneme, eleştiri ve incelemeler yayımlayarak adını duyurdu. Şiirleri ilk kez dönemin aynı zamanda önemli bir siyasi odağı olan Murat Belge'nin yönetimindeki "Birikim" dergisinde yayımlandı. Ankara'da yayımlanan "7 Gün" adlı haftalık siyasi haber dergisinde sinema yazıları yazdı, ardından kısa bir süre aynı derginin Kültür-Sanat sayfalarını hazırladı. Çeşitli kuruluşların düzenlediği çok sayıda söyleşi, panel, konferans programına katıldı.
İlk kitabı 1980'de yayımlandı. Aynı zamanda ilk oyunuydu bu: Mahmud ile Yezida.
Şehir Tiyatroları'nda çalışırken "Gençlik Günleri" adını verdiği daha sonra her yıl tekrarlanacak olan, aynı zamanda birçok benzerinin de yapılmasına yol açan kapsamlı bir şenliğin yöneticiliğini yaptı; programlar sundu, yönetti.
Gene Şehir Tiyatroları'nda Lulu Menasé'nin sahneye koyduğu Richard Soudé'nin "Binbir Gece Masalları"ndan yola çıkan oyunu "Binbir Gece Masalı"nın ham çevirisini "masal diline" aldı ve bu yapımda yönetmen yardımcısı olarak çalıştı.
Murathan Mungan'ın sahnelenen ilk oyunu, Orhan Veli'nin şiirlerinden kurgulayarak oyunlaştırdığı Bir Garip Orhan Veli'dir. İlk kez 1981'de sahnelenen bu oyun kısa aralıklarla yirmi küsur yıl boyunca sahnelendi ve 1993'te kitap olarak basıldı.
Yazarın Mezopotamya Üçlemesi adını verdiği ve üç oyundan oluşan üçlemesinin ilk oyunu Mahmud ile Yezida yurtiçinde ve yurtdışında birçok amatör, yarı-amatör, lise ve üniversite topluluğu tarafından sahnelendikten sonra, profesyonel olarak ilk kez 1993'te Ankara Devlet Tiyatroları tarafından oynandı. Üçlemenin ikinci halkası olan Taziye ise profesyonel anlamda ilk kez 1984'te Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmiştir. Sayısız küçük topluluk Anadolu'nun birçok yerinde, bu iki oyunu kendi imkânlarıyla seyircilerine sunmuşlardır. Ayrıca Diyarbakır Belediyesi Şehir Tiyatrosu, üçlemenin ilkini Türkçe, ikincisini -ilk kez- Kürtçe olarak sahnelemiştir. 1992'de bu halkanın üçüncü oyunu olan Geyikler Lanetler' in tamamlanmasıyla birlikte Metis Yayınları üçlemeyi oluşturan bu oyunları, üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlamıştır. 1994'te bu üç oyun bir yıl boyunca Devlet Tiyatroları tarihinde ilk kez olmak üzere arka arkaya Antalya Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiş, gene aynı yıl Istanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'nde, gene Türkiye tarihinde ilk kez olmak üzere üç oyun ardı ardına tam "on bir saat süren bir gösteri" olarak iki kez tekrarlanmıştır. 1999 yılında Ankara Devlet Tiyatroları yapımı Geyikler Lanetler aynı yıl Berlin'de uluslararası bir tiyatro şenliği olan "Theater der Welt"e çağrılmış ve Schaubühne'de gösterilmiştir. Aynı oyun 2003 yılında Yunanistan'da Selanik Devlet Tiyatrosu'nda, 2007'de İtalya'da Arca Azzurra Teatro topluluğunca sahnelenmiştir.
Geyikler Lanetler oyununa kaynaklık eden yazarın Cenk Hikâyeleri kitabındaki "Kasım ile Nasır" adlı öyküsü 1994 Ağustosunda iki hafta süreyle İtalya'da Umbria'daki tiyatro merkezi "La Mamma Umbria"nın gösterim programına alınmış, aynı öykü 2004'te farklı bir yorumla Diyarbakır Sanat Merkezi tarafından sahnelenmiştir. Gene aynı kitapta yer alan "Şahmeran'ın Bacakları" adlı uzun hikâyesi, çeşitli topluluklar tarafından sahneye uyarlanmıştır.
Yazarın Lal Masallar adlı öykü kitabındaki "Muradhan ile Selvihan ya da Bir Billur Köşk Masalı" adlı öyküsü, 1987'de, ilkin Fransa'da, Lulu Menase yönetiminde Théâter Des Arts de Cergy-Pontoıse'da, ardından Nurhan Karadağ yönetiminde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Sahnesi'nde ve 2008'de Con Tempo topluluğu tarafından Almanya'da sahnelenmiştir. Aynı öykü, Amerika'da Penguen Books'un "Dünya Hikâyeleri Antolojisi"ne seçilmiştir. Bosna-Hersek'te yayımlanan Türk öykücülerini içeren bir seçkideyse öykünün Boşnakça çevirisi yer almıştır.
Yazarın gene Cenk Hikâyeleri kitabında yer alan"Binali ile Temir" adlı bir diğer öyküsü, 1991'de Ankara Deneme Sahnesi, 1999'da ise Adana Tiyatro Atölyesi, 2005'te "Theatre Orient" yapımı olarak Diyarbakır Sanat Merkezi, 2008'de Almanya'da Con Tempo ve 2010'da İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenmiştir.
2000'de yazarın bir öyküsü daha sahneye aktarılmış, bu kez de Beşinci Sokak Tiyatrosu, "Dumrul ile Azrail"i, Istanbul Festivali'nden sonra, dünyanın önemli tiyatro festivallerinde, Avusturya, Almanya ve Tunus'un yanı sıra Hollanda'nın çeşitli kentlerinde sahnelemiştir.
Bunların yanı sıra şiirlerinden ve öykülerinden oluşturulan çeşitli gösteriler ve performanslar, çeşitli amatör, yarı amatör ve üniversite toplulukları tarafından sahnelenmeye devam etmektedir.
2003 yılında Kopenhag'daki "Bette Nansen Theater"da, yazarın "Sayfadaki Gibi" adlı kısa oyunu bazı Doğulu yazarları bir araya getiren ortak bir proje olan "Bin Bir Gece" içinde yer almış, aynı oyun 2005 yılında İngiltere'de "1001 Nights now" adıyla Nottingham Playhouse'da sahnelemiştir. "Sayfadaki Gibi" yazarın 2007'de yayımlanan Kâğıt Taş Kumaş adlı kitabının içinde ilk oyun olarak yer almıştır.
Murathan Mungan 1989'da, İngiliz yazar Nell Dunn'ın "Steaming" adlı oyununu "Kadınlar Hamamı" adıyla Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda sahneye koymuştur.
Mungan'ın döneminde Ankara İl Radyosu'nca seslendirilen iki tane de radyo oyunu vardır: Dört Kişilik Bahçe ve Ölümburnu. İlki, aynı malzemenin öykü ve senaryo olarak yazılmış hallerini de içeren bir düzenlemeyle tek başına, ikincisiyse Murathan '95 kitabının içinde yer alarak kitaplaştırılmıştır.
Mungan biri filme alınan üç tane de film senaryosu yazmıştır. 1984'te Atıf Yılmaz tarafından filme alınan Dağınık Yatak'ın yanı sıra Dört Kişilik Bahçe ve Başkasının Hayatı adlı iki senaryosu daha vardır. Bu üç senaryo 1997'de üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlanmıştır.
Gazete ve dergilerde İlk yazıları 1975'de yayımlanan Mungan yirmi yıllık yazı serüveninin çeşitli ürünlerinden yaptığı bir derlemeyi kırkıncı yaşı nedeniyle Murathan'95 adlı bir kitapta toplamıştır.
Bu kitapla birlikte başlayan özel toplama kitapları, şiirlerinden kendinin yaptığı özel bir seçmeyi içeren numaralanmış tek baskı olarak yayımlanmış Doğduğum Yüzyıla Veda ile sürmüş, bunu, 13+1'de şiirlerini; 7 mühür'de kimi öykülerini bir kutu içinde bir araya getirdiği toplamlar ve Türk şiirinde şimdiden bir "kült kitap" olmuş olan Yaz Geçer'in onuncu yılı nedeniyle yapılan büyük boy özel baskı izlemiştir. Ellinci yaşı için hazırladığı ve yalnızca 2005'te yayımlanıp baskısı bir kez daha tekrarlanmayacak Elli Parça kitabı da bu özel kitaplardandır.
Beş bölümden oluşan ve her bölümü ayrı bir yazar tarafından kaleme alınan bir Bülent Erkmen projesi olan ve 2004 haziranında yayımlanan Beş peşe romanında da yer almıştır.
Murathan Mungan bu arada yabancı yazarların öykülerinden ve yazılarından oluşan çeşitli seçkiler yayımlamayı sürdürmektedir: Kahramanı ressam olan ya da resim sanatı üzerine yazılmış çeşitli öykülerden oluşan ilk öykü seçkisi Ressamın Sözleşmesi'ni, daha sonra Çocuklar ve Büyükleri, Yazıhane, Yabancı Hayvanlar, Büyümenin Türkçe Tarihi adlı öykü ve yazı seçkileri izlemiştir. Erkeklerin Hikâyeleri ve Kadınlığın 21 Hikâyesi adını verdiği öykü seçkileriyse 2004 içinde arka arkaya yayımlanmıştır. Yeni katılmış öykülerle içeriğini zenginleştirdiği ilk seçki kitabını Ressamın İkinci Sözleşmesi adıyla güncellemiştir.
Bütünüyle özyaşamöyküsel bir malzemeden yola çıkan ilk anlatı kitabı Paranın Cinleri'ni 1997'de yayımlamıştır.
Şiir ve öykü arası bir dil ve kıvam tutturduğu yazınsal metinlerini bir araya topladığı Metinler Kitabı ise 1998'de yayımlanmıştır.
Mungan'ın kimi şiirlerinin Kürtçeye çevirisinden yapılan bir toplam Lı Rojhilate Dile Min (Kalbimin Doğusunda) adıyla 1996'da yayımlanmış, bunu gene bir toplama olarak Balgifa Mar (Yılan Yastığı" izlemiştir.
Mungan, bugüne değin çoğu "Yeni Türkü" topluluğu tarafından seslendirilmiş olan şarkı sözleri yazmıştır. Yazdığı şarkıların Türkiye'nin önemli şarkıcıları, toplulukları tarafından yeniden seslendirilmesiyle oluşan ve "tribute" sayılabilecek Söz vermiş şarkılar adlı "cover" albümü 2004'te yayınlanmıştır.
2006'da bugüne dek yazdığı tüm şarkı sözlerini gene aynı ad altında bir araya getirerek kitaplaştırmıştır.
Yurtiçinde ve çoğu Almanya'da olmak üzere yurtdışında Mungan'la ilgili çeşitli radyo ve televizyon programları yapılmıştır.
Mungan, Almanya, Avusturya, Hollanda, İsviçre, Fransa, Amerika ve Yunanistan'da çeşitli söyleşi ve okuma programlarına katılmıştır.
Kimi kitaplarının yanı sıra çeşitli yazıları ve şiirleri bugüne değin İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İsveççe, Norveççe, Yunanca, Fince, Boşnakça, Bulgarca, Farsça, Kürtçe, İspanyolca, Slovence ve Hollanda diline çevrilerek çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanmıştır.
1972 Eylülünde Mardin'den ayrıldıktan sonra 1985'e kadar Ankara'da yaşayan Murathan Mungan 1985'ten bu yana Istanbul'da yaşamaktadır. 1991'de bir yıl kadar Almanya'da, Ludwigshafen'da yaşamıştır.
İlk kitapları farklı yayınevleri tarafından yayımlandıktan sonra 1992'den itibaren Metis Yayınları katalogunda yer almakta, o günden bu yana aynı yayınevi yazarın bütün çalışmalarının bir külliyat olarak basımını sürdürmektedir.
Şiirleri:
OMAYRA
GİTTİN
YALNIZ BİR OPERA
GECE NÖBETİ
GECE VE MÜZİK
SEVGİLİM
OLMASA MEKTUBUN
BİLARDO TOPLARI
------
Bir tek balık
Alınmamıştı Nuh'un gemisine
Sudaydı o, tehlikenin içindeki suda...
John McLaughlin
Mahavishnu John McLaughlin, 1942, İngiltere
Müzisyen bir ailenin çocuğudur. Annesi konser kemancısı, keman solistidir. Çocukken keman ve piyanoyla uğraşır ve 11 yaşında gitara geçer. Çocukluğunda Django Reinhardt ve Stephane Grappelli gibi müzisyenlerin etkisinde kalır. 1960ların başında Londra’ya gider ve 60lar boyunca çeşitli müzisyenlerle birçok konsere katılır. Bunlar daha çok jam-session şeklindedir (önceden çok fazla hazırlık yapmaksızın, doğaçlama ağırlıklı bir müzik) ve bu durum John’u tatmin etmemeye başlar. Fakat yine de çalış tekniklerini, hızını ve nota okuma bilgisini bu sessionlarda geliştirir. 1969’da ilk albümünü kaydeder Londra’da ve hemen ardından New York’a gider. Ünlü davulcu Tony Williams’ın Lifetime grubuna dahil olur. Yine aynı sıralarda Miles Davis’in albümlerinde de çalmaya başlar. Bunlar arasında Bitches Brew (1970) albümü de vardır. 25 Mart 1969’da Jimi Hendrix’le bir session yapma şansına erişir. Artık muhteşem bir session müzisyeni olduğunu kanıtlamıştır.
1970 yılı önemli bir yıldır onun için. Hintli filozof ve guru Sri Chinmoy ile tanışır ve onun dinine geçer. Dinini şöyle tarif ediyor Chinmoy; “Gerçek din diğer dinlerde kusur bulmayan dindir. Bağışlama, merhamet, tahammül, kardeşlik ve herkesi eşit görme, birlik duygusu bu dinin temelini oluşturur.” Bu yıl içerinde My Goal’s Beyond albümünü çıkarır ve bu albümü ona ithaf eder. Mahavishnu lakabını da bu albümle birlikte almıştır. Mahavishnu: Vishnu tüm evrenin, varoluşun yaratıcı ve yok edici gücü olarak kabul ediliyor Hinduizm’de. Başındaki Maha ile de şu anlama geliyor: Varoluştaki bütün materyal enerjinin kaynağı. John McLaughlin’in müziği bu açıdan ele alınabilir. Müziği fazlasıyla ritmik ve enerjik… Sonuç olarak Hindistan çok önemli bir yer tutmuştur hayatında.
1971 ile 1976 yılları arasında Mahavishnu Orchestra ile albümler yayımlar. Mahavishnu Orchestra’nın müziği çok teknik ve kompleks bir müziktir. Bu miziği fusion, electric jazz ve jazz-rock olarak nitelendirilebilir. Tabi ki doğu etkilerinin de görüldüğü bir müziktir aynı zamanda. Fusion’ın en iyi gruplarından ve öncülerinden biridir. Bu arada 1973 yılında Carlos Santana’yla birlikte Love Devotion Surrender albümünü yayımlar. 76 ile 78 yılları arasında Shakti grubunu kurar. Bu grup klasik Hint müziğini ve cazı bir araya getirmiştir. Toplam da 3 adet albüm çıkarırlar. Ayrıca 1979’da Tony Williams ve Jaco Pastorius ile birlikte Trio of Doom adında bir grup kurarlar ve ayrıca bir konser kayıtları vardır. 1979 la 1983 yılları arasında dünyanın en iyi gitar triolarından birinde çalar. Al Di Meola ve Paco De Lucia’yla birlikte… 80’lerde ve 90’larda solo albümleri yayımlanmaya devam eder. 1988’de Londra Senfoni Orkestrası’yla birlikte Mediterranean Concerto’yu kaydeder. 1996’da Guitar Trio yeniden toplanır ve bir dünya turnesine çıkarlar. 1999’da da Shakti yeniden toplanır. 2008 yılında Chick Corea ile de turnelere çıkarlar ve hatta İstanbul ve Ankara’ya da gelmişlerdir. Bu günlere kadar da albümlerine devam etmiştir.
Chick Corea: “Daha önce kimse böyle elektrik gitar çalmamıştı ve bu bana çok ilham veriyor. Miles’la çalarken bile amfinin sesini bu kadar çok açmak istemiyordum. Onu dinledikçe daha çok beste yapmak istiyorum.”
Jeff Beck: “O yaşayan en iyi gitarist.”
Müzisyen bir ailenin çocuğudur. Annesi konser kemancısı, keman solistidir. Çocukken keman ve piyanoyla uğraşır ve 11 yaşında gitara geçer. Çocukluğunda Django Reinhardt ve Stephane Grappelli gibi müzisyenlerin etkisinde kalır. 1960ların başında Londra’ya gider ve 60lar boyunca çeşitli müzisyenlerle birçok konsere katılır. Bunlar daha çok jam-session şeklindedir (önceden çok fazla hazırlık yapmaksızın, doğaçlama ağırlıklı bir müzik) ve bu durum John’u tatmin etmemeye başlar. Fakat yine de çalış tekniklerini, hızını ve nota okuma bilgisini bu sessionlarda geliştirir. 1969’da ilk albümünü kaydeder Londra’da ve hemen ardından New York’a gider. Ünlü davulcu Tony Williams’ın Lifetime grubuna dahil olur. Yine aynı sıralarda Miles Davis’in albümlerinde de çalmaya başlar. Bunlar arasında Bitches Brew (1970) albümü de vardır. 25 Mart 1969’da Jimi Hendrix’le bir session yapma şansına erişir. Artık muhteşem bir session müzisyeni olduğunu kanıtlamıştır.
1970 yılı önemli bir yıldır onun için. Hintli filozof ve guru Sri Chinmoy ile tanışır ve onun dinine geçer. Dinini şöyle tarif ediyor Chinmoy; “Gerçek din diğer dinlerde kusur bulmayan dindir. Bağışlama, merhamet, tahammül, kardeşlik ve herkesi eşit görme, birlik duygusu bu dinin temelini oluşturur.” Bu yıl içerinde My Goal’s Beyond albümünü çıkarır ve bu albümü ona ithaf eder. Mahavishnu lakabını da bu albümle birlikte almıştır. Mahavishnu: Vishnu tüm evrenin, varoluşun yaratıcı ve yok edici gücü olarak kabul ediliyor Hinduizm’de. Başındaki Maha ile de şu anlama geliyor: Varoluştaki bütün materyal enerjinin kaynağı. John McLaughlin’in müziği bu açıdan ele alınabilir. Müziği fazlasıyla ritmik ve enerjik… Sonuç olarak Hindistan çok önemli bir yer tutmuştur hayatında.
1971 ile 1976 yılları arasında Mahavishnu Orchestra ile albümler yayımlar. Mahavishnu Orchestra’nın müziği çok teknik ve kompleks bir müziktir. Bu miziği fusion, electric jazz ve jazz-rock olarak nitelendirilebilir. Tabi ki doğu etkilerinin de görüldüğü bir müziktir aynı zamanda. Fusion’ın en iyi gruplarından ve öncülerinden biridir. Bu arada 1973 yılında Carlos Santana’yla birlikte Love Devotion Surrender albümünü yayımlar. 76 ile 78 yılları arasında Shakti grubunu kurar. Bu grup klasik Hint müziğini ve cazı bir araya getirmiştir. Toplam da 3 adet albüm çıkarırlar. Ayrıca 1979’da Tony Williams ve Jaco Pastorius ile birlikte Trio of Doom adında bir grup kurarlar ve ayrıca bir konser kayıtları vardır. 1979 la 1983 yılları arasında dünyanın en iyi gitar triolarından birinde çalar. Al Di Meola ve Paco De Lucia’yla birlikte… 80’lerde ve 90’larda solo albümleri yayımlanmaya devam eder. 1988’de Londra Senfoni Orkestrası’yla birlikte Mediterranean Concerto’yu kaydeder. 1996’da Guitar Trio yeniden toplanır ve bir dünya turnesine çıkarlar. 1999’da da Shakti yeniden toplanır. 2008 yılında Chick Corea ile de turnelere çıkarlar ve hatta İstanbul ve Ankara’ya da gelmişlerdir. Bu günlere kadar da albümlerine devam etmiştir.
Chick Corea: “Daha önce kimse böyle elektrik gitar çalmamıştı ve bu bana çok ilham veriyor. Miles’la çalarken bile amfinin sesini bu kadar çok açmak istemiyordum. Onu dinledikçe daha çok beste yapmak istiyorum.”
Jeff Beck: “O yaşayan en iyi gitarist.”
Ataol Behramoğlu - Hayatı ve Okunan Şiirler
Hayatı:
Ataol Behramoğlu, 13 Nisan 1942’de, Azerbaycan kökenli bir ailenin çocuğu olarak babasının yedeksubaylığı sırasında Çatalca’da doğdu.
Çocukluk ve ilkgençlik yılları, ziraat müdürü olan babasının görevi nedeniyle Türkiye’nin çeşitli yörelerinde geçti. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Kars’ta öğrenim gördü. İlk, orta ve lise öğrenimini Çankırı’da tamamladı.
Bir süre Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nün derslerini izledi, aynı fakültenin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1966).
İlk şiir kitabı “Bir Ermeni General” 1965’te, kitaplaşan ilk çevirisi “İvanov” (Anton Çehov) 1967’de basıldı. Mihail Yuryeviç Lermontov’dan ilk şiir çevirilerini de bu dönemde yaptı.
60’lı yıllar toplumcu kuşağının manifestosu niteliğindeki şiirlerden “Bir Gün Mutlaka”yı 1965’te yayımladı. 1969’da İsmet Özel, Özkan Mert ve Süreyya Berfe ile birlikte “Ant” dergisinde birkaç sayı yayımlanan “Toplumcu Genç Şairler Savaş Açıyor” başlıklı oturumda yeni toplumcu şiir üstüne görüşlerini açıkladı. 1970’de yayımlanan ikinci şiir kitabı “Bir Gün Mutlaka”, kuşağının öncü yapıtlarından biri olarak kabul edildi. 1970’de İsmet Özel ile yayımlamaya başladıkları “Halkın Dostları” dergisi geniş yankı uyandırdı. Aynı yıl, Maksim Gorki’den çevirdiği “Yaşanmış Hikâyeler” yayımlandı.
Ataol Behramoğlu 1970 yılı sonbaharında dört yıl sürecek ilk yurtdışı yolculuğuna çıktı. 1972’ye kadar Londra ve Paris’te yaşadı. Paris’te Louis Aragon ve Pablo Neruda ile tanıştı. Aragon’un yönetimindeki “Les Lettres Françaises”de, Abidin Dino çevirisiyle, “Bir Gün Mutlaka” dan bir bölüm yayımlandı. Paris’te Theatre de Liberté’nin kuruluş çalışmalarına katıldı (1971). İlk oyun “Legendes a Avénir / Geleceğe Masallar” için bölümler yazdı.
1972 sonbaharında Sovyet Yazarlar Birliği’nin çağrılısı olarak gittiği Moskova’da yaklaşık iki yıl kalarak Moskova Devlet Üniversitesi’nde stajyer olarak Rus Edebiyatı üzerine çalıştı. Yurtdışında bulunduğu sırada, daha önceki dönemin ürünü çevirileri (Puşkin, Bütün Hikâye ve Romanları, 1972) ve yurtdışı dönemin ürünü şiirlerden oluşan üçüncü şiir kitabı “Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974)” Türkiye’de yayımlandı.
Ataol Behramoğlu 1974’te ülkeye dönüşünden bir süre sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalışmaya başladı. 1975’te kardeşi Nihat Behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi “Militan” (kimi sayıları beş bine ulaşan tirajıyla) büyük ilgi gördü. Bu dönemde Ataol Behramoğlu’nun “Ne Yağmur…Ne Şiirler…(1976)”, “Kuşatmada (1978)”, “Mustafa Suphi Destanı (1979)”, “Dörtlükler (1980)” adlı kitapları yayımlandı.
1977’de bir Atina gezisinde Yannis Ritsos ile tanıştı. 1978’de Sofya’da Dünya Yazarları 1. Kurultayı’na Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Burhan Arpad ile Türkiye Temsilcisi olarak katıldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreteri oldu. Aynı yıl, kızı Barış doğdu. “Sanat Emeği” dergisinin kurucu ve yazı kurulu üyeleri arasında yer aldı.
1980 darbesi sonrasında dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda kaldı. “Ne Yağmur…Ne Şiirler…”in yeni basımının mahkemece “toplatılması ve imhası”na karar verildi. Ataol Behramoğlu bir hafta Selimiye’de göz hapsinde tutuldu. Kitap daha sonra beraat etti.
“İyi Bir Yurttaş Aranıyor” başlığı altında topladığı şiirler Türkiye’de “siyasal kabare” türünün ilk örneklerinden biri olarak birçok kez izleyiciye sunuldu (1981). Aynı yıl Yunanistan’da “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum” adıyla yayımlanan kitabı, şiirlerinden yabancı bir dilde ilk seçmelerdi. Kitap kısa sürede birkaç kez basıldı.
Dünya şairlerinden Rusça, İngilizce, Fransızcadan yaptığı çevirileri “Kardeş Türküler” adlı bir kitapta topladı (1981). “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”nin ilk çalışmalarına başladı.
1982 mart ayında Barış Derneği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklandı. Maltepe Askeri Cezaevi ve Sağmalcılar Cezaevi’nde on ay tutuklu kaldı. Cezaevinde bulunduğu sırada, Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus Ödülü’nü kazandı.
Şiirlerinden seçmeler tek ciltte yayımlanarak birçok kez yeni basım yaptı (1983). Lermontov’dan şiir çevirileri kitaplaştı (Hançer, 1983).
1983 kasım ayında, devam eden duruşmaların, katılmadığı son oturumunda 8 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Ataol Behramoğlu 1984 başlarında ülkeden gizlice ayrılmak zorunda kalarak Fransa’ya gitti. Bir süre sonra ailesini de – pasaport verilmediği için – yine gizlice ülke dışına çıkardı.
1989 haziran ayına kadar sürecek bu ikinci yurtdışı döneminde Paris Sorbonne Üniversitesi “Centre de Poetique Comparée” bölümü çalışmalarına katıldı. 1986’da Paris’te Fransızca Türk edebiyatı dergisi “Anka”yı kurdu ve yönetti. Türk edebiyatı özel sayıları olarak yayımlanan derginin yayını halen sürmektedir.
Bu yıllarda Ataol Behramoğlu Avustralya’dan Finlandiya’ya birçok ülkede katıldığı toplantılarda konuşmalar yaptı, şiirlerini okudu. Şiirlerinden Macarcaya yapılan bir seçmeler 1988’de Budapeşte’de “Europa” yayınevince yayımlandı. Almanya’da (daha sonra Türkiye’de) “Kızıma Mektuplar (1985)”, “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985) adlı şiir kitapları ve “Mustafa Suphi Destanı”nın yeni bir basımı yayımlandı. Destan, sürgündeki “Halk Oyuncuları” topluluğunca Stockholm, Paris, Berlin, Amsterdam gibi birçok Avrupa kentinde sahnelendi (1987-1988). 1989 Avignon Tiyatro Festivali’nde ilk Türkçe oyun olarak sunuldu.
Yurtdışında bulunduğu sırada Türkiye’de “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”; “Dünya Şiiri Antolojisi (Özdemir İnce ile birlikte)”; “Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi”; “Çehov-Bütün Oyunları (1. Cilt)”, şiir üstüne yazıları “Yaşayan Bir Şiir (1986); şiir kitapları “Eski Nisan”, “Bebeklerin Ulusu Yok” yayımlanan Ataol Behramoğlu, hakkındaki davaların yargıtay aşamasında beraatle sonuçlanması üzerine Haziran 1989’da ülkesine döndü.
Birkaç yıl Simavi Yayınları’nda editör, Pendik Belediyesi’nde kültür danışmanı olarak çalıştı. 90’lı yıllarda yazdığı şiirleri, “Sevgilimsin (1993)”; çeşitli dönemlerin ürünü yazıları, “İki Ateş Arasında (1989)”, “Nâzım’a Bir Güz Çelengi (1989)”, “Mekanik Gözyaşları (1990)”, “Şiirin Dili-Ana Dil (1997)” adlı kitaplarda yayımlandı. Aziz Nesin ile ilgili anılarını “Aziz Nesin’li Fotoğraflar (1995)”; gezi yazılarını “Başka Gökler Altında (1996)” adlı kitaplarda topladı. Vera Tulyakova’nın anılarından ve Nâzım Hikmet’in şiirlerinden oluşturduğu “Mutlu ol Nâzım”, Dilek Türker’in oyunculuğuyla Türkiye’nin birçok yöresinde ve Almanya’da birçok kez sahnelendi. Belgesel bir oyun çalışması olan “Lozan”, Devlet Tiyatrosu’nca Antalya (1992,1993) ve İstanbul’da (1993) oynandı.
1995’te Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı seçildi.
1995’te İsmet Özel ile mektupları “Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı.
PEN Yazarlar Derneği 2002 yılı "Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü"nü aldı.
Adam Yayınevi’nce üç cilt olarak yayımlanan toplu şiirleri üst üste yeni basımlar yapmakta olan Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet gazetesinde “Cumartesi Yazıları” başlığıyla köşe yazılarını sürdürmekte, İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde doçent olarak görev yapmakta ve Alkım Yayınları'nın editörlüğünü yürütmektedir.
Son şiirleri, “Aşk İki Kişiliktir (2000)” ile “Yeni Aşka Gazel (2002)” kitaplarında yer almaktadır.
Ataol Behramoğlu, 13 Nisan 1942’de, Azerbaycan kökenli bir ailenin çocuğu olarak babasının yedeksubaylığı sırasında Çatalca’da doğdu.
Çocukluk ve ilkgençlik yılları, ziraat müdürü olan babasının görevi nedeniyle Türkiye’nin çeşitli yörelerinde geçti. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Kars’ta öğrenim gördü. İlk, orta ve lise öğrenimini Çankırı’da tamamladı.
Bir süre Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nün derslerini izledi, aynı fakültenin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1966).
İlk şiir kitabı “Bir Ermeni General” 1965’te, kitaplaşan ilk çevirisi “İvanov” (Anton Çehov) 1967’de basıldı. Mihail Yuryeviç Lermontov’dan ilk şiir çevirilerini de bu dönemde yaptı.
60’lı yıllar toplumcu kuşağının manifestosu niteliğindeki şiirlerden “Bir Gün Mutlaka”yı 1965’te yayımladı. 1969’da İsmet Özel, Özkan Mert ve Süreyya Berfe ile birlikte “Ant” dergisinde birkaç sayı yayımlanan “Toplumcu Genç Şairler Savaş Açıyor” başlıklı oturumda yeni toplumcu şiir üstüne görüşlerini açıkladı. 1970’de yayımlanan ikinci şiir kitabı “Bir Gün Mutlaka”, kuşağının öncü yapıtlarından biri olarak kabul edildi. 1970’de İsmet Özel ile yayımlamaya başladıkları “Halkın Dostları” dergisi geniş yankı uyandırdı. Aynı yıl, Maksim Gorki’den çevirdiği “Yaşanmış Hikâyeler” yayımlandı.
Ataol Behramoğlu 1970 yılı sonbaharında dört yıl sürecek ilk yurtdışı yolculuğuna çıktı. 1972’ye kadar Londra ve Paris’te yaşadı. Paris’te Louis Aragon ve Pablo Neruda ile tanıştı. Aragon’un yönetimindeki “Les Lettres Françaises”de, Abidin Dino çevirisiyle, “Bir Gün Mutlaka” dan bir bölüm yayımlandı. Paris’te Theatre de Liberté’nin kuruluş çalışmalarına katıldı (1971). İlk oyun “Legendes a Avénir / Geleceğe Masallar” için bölümler yazdı.
1972 sonbaharında Sovyet Yazarlar Birliği’nin çağrılısı olarak gittiği Moskova’da yaklaşık iki yıl kalarak Moskova Devlet Üniversitesi’nde stajyer olarak Rus Edebiyatı üzerine çalıştı. Yurtdışında bulunduğu sırada, daha önceki dönemin ürünü çevirileri (Puşkin, Bütün Hikâye ve Romanları, 1972) ve yurtdışı dönemin ürünü şiirlerden oluşan üçüncü şiir kitabı “Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974)” Türkiye’de yayımlandı.
Ataol Behramoğlu 1974’te ülkeye dönüşünden bir süre sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalışmaya başladı. 1975’te kardeşi Nihat Behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi “Militan” (kimi sayıları beş bine ulaşan tirajıyla) büyük ilgi gördü. Bu dönemde Ataol Behramoğlu’nun “Ne Yağmur…Ne Şiirler…(1976)”, “Kuşatmada (1978)”, “Mustafa Suphi Destanı (1979)”, “Dörtlükler (1980)” adlı kitapları yayımlandı.
1977’de bir Atina gezisinde Yannis Ritsos ile tanıştı. 1978’de Sofya’da Dünya Yazarları 1. Kurultayı’na Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Burhan Arpad ile Türkiye Temsilcisi olarak katıldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreteri oldu. Aynı yıl, kızı Barış doğdu. “Sanat Emeği” dergisinin kurucu ve yazı kurulu üyeleri arasında yer aldı.
1980 darbesi sonrasında dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda kaldı. “Ne Yağmur…Ne Şiirler…”in yeni basımının mahkemece “toplatılması ve imhası”na karar verildi. Ataol Behramoğlu bir hafta Selimiye’de göz hapsinde tutuldu. Kitap daha sonra beraat etti.
“İyi Bir Yurttaş Aranıyor” başlığı altında topladığı şiirler Türkiye’de “siyasal kabare” türünün ilk örneklerinden biri olarak birçok kez izleyiciye sunuldu (1981). Aynı yıl Yunanistan’da “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum” adıyla yayımlanan kitabı, şiirlerinden yabancı bir dilde ilk seçmelerdi. Kitap kısa sürede birkaç kez basıldı.
Dünya şairlerinden Rusça, İngilizce, Fransızcadan yaptığı çevirileri “Kardeş Türküler” adlı bir kitapta topladı (1981). “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”nin ilk çalışmalarına başladı.
1982 mart ayında Barış Derneği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklandı. Maltepe Askeri Cezaevi ve Sağmalcılar Cezaevi’nde on ay tutuklu kaldı. Cezaevinde bulunduğu sırada, Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus Ödülü’nü kazandı.
Şiirlerinden seçmeler tek ciltte yayımlanarak birçok kez yeni basım yaptı (1983). Lermontov’dan şiir çevirileri kitaplaştı (Hançer, 1983).
1983 kasım ayında, devam eden duruşmaların, katılmadığı son oturumunda 8 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Ataol Behramoğlu 1984 başlarında ülkeden gizlice ayrılmak zorunda kalarak Fransa’ya gitti. Bir süre sonra ailesini de – pasaport verilmediği için – yine gizlice ülke dışına çıkardı.
1989 haziran ayına kadar sürecek bu ikinci yurtdışı döneminde Paris Sorbonne Üniversitesi “Centre de Poetique Comparée” bölümü çalışmalarına katıldı. 1986’da Paris’te Fransızca Türk edebiyatı dergisi “Anka”yı kurdu ve yönetti. Türk edebiyatı özel sayıları olarak yayımlanan derginin yayını halen sürmektedir.
Bu yıllarda Ataol Behramoğlu Avustralya’dan Finlandiya’ya birçok ülkede katıldığı toplantılarda konuşmalar yaptı, şiirlerini okudu. Şiirlerinden Macarcaya yapılan bir seçmeler 1988’de Budapeşte’de “Europa” yayınevince yayımlandı. Almanya’da (daha sonra Türkiye’de) “Kızıma Mektuplar (1985)”, “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985) adlı şiir kitapları ve “Mustafa Suphi Destanı”nın yeni bir basımı yayımlandı. Destan, sürgündeki “Halk Oyuncuları” topluluğunca Stockholm, Paris, Berlin, Amsterdam gibi birçok Avrupa kentinde sahnelendi (1987-1988). 1989 Avignon Tiyatro Festivali’nde ilk Türkçe oyun olarak sunuldu.
Yurtdışında bulunduğu sırada Türkiye’de “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”; “Dünya Şiiri Antolojisi (Özdemir İnce ile birlikte)”; “Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi”; “Çehov-Bütün Oyunları (1. Cilt)”, şiir üstüne yazıları “Yaşayan Bir Şiir (1986); şiir kitapları “Eski Nisan”, “Bebeklerin Ulusu Yok” yayımlanan Ataol Behramoğlu, hakkındaki davaların yargıtay aşamasında beraatle sonuçlanması üzerine Haziran 1989’da ülkesine döndü.
Birkaç yıl Simavi Yayınları’nda editör, Pendik Belediyesi’nde kültür danışmanı olarak çalıştı. 90’lı yıllarda yazdığı şiirleri, “Sevgilimsin (1993)”; çeşitli dönemlerin ürünü yazıları, “İki Ateş Arasında (1989)”, “Nâzım’a Bir Güz Çelengi (1989)”, “Mekanik Gözyaşları (1990)”, “Şiirin Dili-Ana Dil (1997)” adlı kitaplarda yayımlandı. Aziz Nesin ile ilgili anılarını “Aziz Nesin’li Fotoğraflar (1995)”; gezi yazılarını “Başka Gökler Altında (1996)” adlı kitaplarda topladı. Vera Tulyakova’nın anılarından ve Nâzım Hikmet’in şiirlerinden oluşturduğu “Mutlu ol Nâzım”, Dilek Türker’in oyunculuğuyla Türkiye’nin birçok yöresinde ve Almanya’da birçok kez sahnelendi. Belgesel bir oyun çalışması olan “Lozan”, Devlet Tiyatrosu’nca Antalya (1992,1993) ve İstanbul’da (1993) oynandı.
1995’te Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı seçildi.
1995’te İsmet Özel ile mektupları “Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı.
PEN Yazarlar Derneği 2002 yılı "Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü"nü aldı.
Adam Yayınevi’nce üç cilt olarak yayımlanan toplu şiirleri üst üste yeni basımlar yapmakta olan Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet gazetesinde “Cumartesi Yazıları” başlığıyla köşe yazılarını sürdürmekte, İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde doçent olarak görev yapmakta ve Alkım Yayınları'nın editörlüğünü yürütmektedir.
Son şiirleri, “Aşk İki Kişiliktir (2000)” ile “Yeni Aşka Gazel (2002)” kitaplarında yer almaktadır.
Şiirler:
Eski Şiirlerim (Kitap Adı)
Aşk İki Kişiliktir
Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm
Bir Kadını Beklemek
Eski Nisan Şiiri
Herşey Şiirdir
Ne Yağmur Ne Şiirler
Chick Corea
Armando Anthony “Chick” Corea, 1941, ABD
Annesi Sicilyalı, babası İspanyol’dur. Babası, Dixieland dönemindeki bigbandlerden birinde trompet çalıyordu. Chick Corea 4 yaşında piyanoyla tanışır ve doğal olarak o dönemin bebop yıldızlarından (Dizzy Gillespie, Charlie Parker, Bud Powell, Horace Silver, Lester Young) etkilenir. 8 yaşında davul da çalmaya başlar ve zaten daha sonraları piyanoyu bir perküsyon aleti gibi de kullanır. Yine aynı dönemde piyano dersleri de almaya başlar ve bu sayede kompozisyona ve klasik müziğe yatkınlığı artar. Daha sonra New York’a okumak amaçlı gider ve Juilliard School’da 6 ay öğrenim görür.
60ların sonundan itibaren müziği yükselişe geçer ve kendi soundunu, kendi doğaçlama tınılarını belirginleştirir. Bu sololar, avantgarde, free, modal, bebop, latin gibi form ve öğeleri içerir. 1968’le 1970 arasında Miles Davis ile çalışır. Miles’in electric jazz ı ve fusionı doruğa çıkardığı sıralarda önemli bir isim olur. Bu sıralarda Fender Rhodes Electric Piano’yu kullanmaya başlar. 1970 ile 1972 arasında kendi yolunda ilerler ve bu dönem deneysel diyebileceğimiz bir dönemidir. Örneğin piyanonun tellerini ya da kasasını da çalabilir. 1972 ile 1977 yılları arasında Return to Forever grubuyla albümler kaydeder. Bu grup latin öğelerinin ağırlıkta olduğu bir fusion grubudur denilebilir.
70 ile 80 yılları arasında duetler yapar. Gary Burton ve Herbie Hancock gibi isimlerle çalışır. 90ların başında Acoustic Band’i kurar, John Patitucci ve Dave Weckl’la birlikte. Yine 90ların başında Bobby McFerrin ile duetleri vardır. Bugünlere gelene kadar da çeşitli türlerden albümlerine devam etmiştir. Chick ayrıca klasik müziğe de ağırlık vermiştir. 2004 yılında yaylılar için bir konçerto yazar ve bir String Quartet ile sahne alır. 2008’de Return to Forever’ı yeniden kurmuştur. Al Di Meola, Stanley Clarke ve Lenny White ile birlikte dünya turnesine çıkarlar.
Chick Corea: “Artık kendimi tatmin etmek istemiyorum. Ben gerçekten dünyayla bir bağlantı içerisinde olmayı ve müziğimin insanlar için bir anlam ifade etmesini istiyorum.” (1976)
Annesi Sicilyalı, babası İspanyol’dur. Babası, Dixieland dönemindeki bigbandlerden birinde trompet çalıyordu. Chick Corea 4 yaşında piyanoyla tanışır ve doğal olarak o dönemin bebop yıldızlarından (Dizzy Gillespie, Charlie Parker, Bud Powell, Horace Silver, Lester Young) etkilenir. 8 yaşında davul da çalmaya başlar ve zaten daha sonraları piyanoyu bir perküsyon aleti gibi de kullanır. Yine aynı dönemde piyano dersleri de almaya başlar ve bu sayede kompozisyona ve klasik müziğe yatkınlığı artar. Daha sonra New York’a okumak amaçlı gider ve Juilliard School’da 6 ay öğrenim görür.
60ların sonundan itibaren müziği yükselişe geçer ve kendi soundunu, kendi doğaçlama tınılarını belirginleştirir. Bu sololar, avantgarde, free, modal, bebop, latin gibi form ve öğeleri içerir. 1968’le 1970 arasında Miles Davis ile çalışır. Miles’in electric jazz ı ve fusionı doruğa çıkardığı sıralarda önemli bir isim olur. Bu sıralarda Fender Rhodes Electric Piano’yu kullanmaya başlar. 1970 ile 1972 arasında kendi yolunda ilerler ve bu dönem deneysel diyebileceğimiz bir dönemidir. Örneğin piyanonun tellerini ya da kasasını da çalabilir. 1972 ile 1977 yılları arasında Return to Forever grubuyla albümler kaydeder. Bu grup latin öğelerinin ağırlıkta olduğu bir fusion grubudur denilebilir.
70 ile 80 yılları arasında duetler yapar. Gary Burton ve Herbie Hancock gibi isimlerle çalışır. 90ların başında Acoustic Band’i kurar, John Patitucci ve Dave Weckl’la birlikte. Yine 90ların başında Bobby McFerrin ile duetleri vardır. Bugünlere gelene kadar da çeşitli türlerden albümlerine devam etmiştir. Chick ayrıca klasik müziğe de ağırlık vermiştir. 2004 yılında yaylılar için bir konçerto yazar ve bir String Quartet ile sahne alır. 2008’de Return to Forever’ı yeniden kurmuştur. Al Di Meola, Stanley Clarke ve Lenny White ile birlikte dünya turnesine çıkarlar.
Chick Corea: “Artık kendimi tatmin etmek istemiyorum. Ben gerçekten dünyayla bir bağlantı içerisinde olmayı ve müziğimin insanlar için bir anlam ifade etmesini istiyorum.” (1976)
Müzisyenler
Şairler
Dinleyiciler
Arşiv
- Ağustos 29 - Eylül 5 (2)
- Mayıs 23 - Mayıs 30 (5)
- Mayıs 9 - Mayıs 16 (2)
- Mayıs 2 - Mayıs 9 (3)
- Nisan 25 - Mayıs 2 (7)
- Nisan 18 - Nisan 25 (1)
- Nisan 11 - Nisan 18 (8)
- Nisan 4 - Nisan 11 (2)